1 Aralık 2018 Cumartesi

ACUN MEDYA

       Erzurum, Ilıca ilçesi doğumlu Ergün ve İlknur Ilıcalı'nın ikinci çocuğu olan Acun, 29 Mayıs 1969'da Edirne'de dünyaya geldi.5 yaşında başladığı ilk ve orta öğrenimini Edirne İstiklal İlköğretim Okulunda tamamladı. Lise eğitimine İstanbul'da Kadıköy Maarif Kolejinde başlayan Acun, Kadıköy Anadolu Lisesini bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı, ama üniversite hayatı, 7 yılın sonunda mezun olmadan bitti. 

       20′li yaşlarında bir kot dükkanı açan ancak kısa sürede iflas eden Ilıcalı, aradığı başarıyı medya sektöründe yakaladı. Beşiktaş muhabiriyken futbolcularla yaptığı özel röportajlar yıldızını parlattı. O dönemlerde 200 lira maaş alan Ilıcalı’nın hayatındaki dönüm noktası 2002 yılı oldu. Acun firarda programı ile dünyayı dolaşan, doğallığı, sıcaklığı ve enerjisiyle ile izleyiciyi hemen yakalayan Ilıcalı en çok izlenen programlardan birine de imza atmış oldu.
    2005 yılında Acun Medyayı kuran ünlü yapımcı Fear Factor, Survivor, Var mısın yok musun gibi reyting rekorları kıran yapımlara imza attı. 36 yaşında Türkiye’nin vergi rekortmenleri arasına girdi.Yetenek sizsiniz ve O ses Türkiye gibi programları izleyicilerle buluşturan Ilıcalı mütevazi tavırları ile de herkesin sempatisini kazanmayı başardı. Milyon dolarlara ulaşan servetiyle 2012′nin vergi rekortmeni olan ünlü yapımcı şimdiyse tv8′i satın alarak medya patronluğuna soyundu. Ilıcalı yıllardır yazdığı başarı öyküsünde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.
    Ilıcalı yeni kanalı için ‘insanları üzen , demoralize eden yayınlar yapmayacağız. Mutluluk veren kanal sloganıyla yola çıkacağız’ dedi.

KİĞILI



       Abdullah Kiğılı 20 Nisan 1943 yaşında Malatya’da dünyaya geldi. Ailesi Bingöl’ün Kiğı ilçesinden göç ettiği için soyadı kanunu çıktığında Kiğılı soy ismi verildi.Babası Malatya’da kumaş işi ile uğraşan bir esnaftı. Kiğılı 9 yaşındayken 1952 yılında ailesi İstanbul'a taşınma kararı aldı. Kiğılı 1961 yılında İstanbul Erkek Lisesinden mezun oldu. Sultanhamam’da tekstil işi ile uğraşan babasının yanında çalışan Kiğılı işleri daha iyi öğrenebilmesi için Sultanhamam’da manto imal eden Mantocu Osman lakaplı esnafın yanına verildi.
     Kumaş ile ilgili ve tekstil sektörü ile alakalı en önemli bilgileri Mantocu Osman'ın yanında öğrendiğini söyleyen Kiğılı öğrendiklerini kendi iş yerinde uygulamak istedi. Kiğılı 1965 yılında babasından gizli bir şekilde ilk konfeksiyonunu açtı. Burada hazır giyim gömlekler yapıp satmayı planlıyordu. Artından takım elbise ve kaban satışları da gerçekleştirmeye başladı.Kiğılı henüz işlerin başındayken bir esnaf abisi tarafından Osman Boyner‘e önerildi.  Osman Boyner tarafından aranan Kiğılı’ya takım elbiselerini pazarlamaları için bir ortaklık teklif edildi.1969 yılında İstiklal Caddesindeki ilk mağaza açılmış oldu. Abdullah Kiğılı bu sayede ilk Beymen takım elbiselerini satan kişi oldu.Küçük bir konfeksiyonda başlayan bu serüven bugün 300 yakın mağaza ile taçlandıran Kiğılı bünyesinde bugün binlerce insan çalışmaktadır. Aynı zamanda Fenerium mağazalarının yönetimi de Kiğılı tarafından yürütülmektedir.
     Abdullah Kiğılı rakipleri ile sıkı bağları olan hatta onlara bazı konularda yardımcı olması ile tanınır. Sektör’de çoğu zaman Baba lakabı ile anılır. Hazır giyimde sadece erkek giyim üzerine çalışmalar yürüten marka bu alanda ülkenin önde gelen markalarından biridir. Türkiye'nin en büyük erkek giyim markalarından biri olan Kiğılı’nın kurucusu Abdullah Kiğılı’nın başarıya uzanan hikayesi girişimcilerin birçok ders çıkarabileceği hikayelerden biridir.
    59 ilde 210, 9 ülkede 17 mağaza açan Kiğılı, 2 bin kişiye iş kapısı oldu.Yılın Perakende Kuruluşu, Yılın Teknoloji Uygulaması, Shopping Festival Vitrin Tasarım birinciliği, 17 ülke arasında düzenlenen etkinlikte Müşteri Hizmetlerinde Üstün Başarı ödülleri alan Kiğılı son olarak Alışveriş Merkezlerinde En Tercih Edilen Erkek Giyim Markası ödülünü kazandı.

NUSR-ET STEAK HOUSE


       1983 yılında Erzurum'da dünyaya gelen Nusret Gökçe, maden işçisi bir babanın 5 evladından birisidir. Henüz iki yaşındayken ailesiyle birlikte Erzurum'dan Darıca'ya göç eden Nusret, maddi sebepler dolayısıyla Darıca Faik Şahenk Ortaokulunu altıncı sınıfta bırakmak zorunda kalmıştır. Meslek hayatına Bostancıdaki kasaplar çarşısında başlayan Nusret, uzun bir süre kasap çıraklığı yapmıştır. Büyük bir kasap dükkanında 10 ustayla aynı anda çalışan Nusret, günde 18 saat aktif olarak çalışmıştır. Et doğramadaki profesyonelliğini dar zamanda çok iş yapma konusuna borçlu olan Nusret, ilk olarak 2007 yılında İstinye Park'ta açılan kasap-restoran konseptinde çalışmaya başlamıştır. Bu deneyimin ardından Dünya üzerindeki diğer restoran konseptlerini görmek isteyen genç girişimci, Arjantin'e doğru yola çıkmıştır.
     Cebindeki son parası ve kredi kartından çektiği 7 bin TL ile gittiği Arjantin'de kasapları ve restoranları gezen Nusret, sektör hakkında fikir edinmeyi başarmıştır. Türkiye'ye döndüğünde aynı işyerinde çalışmaya devam eden Nusret, bu deneyimleri işine aktarmayı başarmıştır. 'Lokum', 'Ceviz', 'Kafes' gibi pişmiş et türlerini ilk kez kendisinin yaptığını iddia eden dünyaca ünlü restoran sahibi, bu kez yeni deneyimler için Amerika'ya gitmeyi kafasına koymuştur. Zor şartlar altında aldığı üç aylık Amerika vizesinin ardından New York'un en bilindik dört restoranında para almadan çalışmış ve yaptığı menü New York Times'da yayınlanmıştır.
      Türkiye'ye yeniden döndüğünde bu kez işsiz olan Nusret, kendi iş yerini açmak için çabalarına başlamıştır. Kendisine eski bir arkadaşı olan Mithat Erdem'i melek yatırımcı olarak seçen genç girişimci, arkadaşıyla beraber ilk restoranın temelini atmıştır. Arkadaşından aldığı parayı 5-6 ay içerisinde geri ödeyen Nusret, borcunu ödedikten sonra yoluna bir süre tek devam etmiştir. 2009 yılına kadar tek olarak devam ettiği işletmesine, 2012 yılı itibariyle Doğuş Grubu ortak olmuştur. Eskiden 1800 TL maaşla çalıştığını, şu an ise 400 çalışan istihdam ettiğini belirten Nusret, yaptığı etleri yemek için yurt dışından özel jetleriyle müşterilerinin geldiğini ve bunun kendisi için büyük bir mutluluk olduğunu ifade ediyor. 
   Dükkan zincirleri kuran Nusret yalnızca Türkiye’de değil dünyanın değişik yerlerinde kasap ve restoran dükkanı iş yapmaktadır.

30 Kasım 2018 Cuma

RANGE ROVER



        İlk Land Rover 1947’de İngiliz araba şirketi Rover’da baş tasarımcı olan Maurice Wilks tarafından Newborough, Anglesey’deki çiftliğinde tasarlanmıştı.2. Dünya Savaşı sonrasında üretilen ilk Land Rover’ın direksiyonu aracın ortasında bulunuyordu. Zira tasarımcı bu arabayı savaş sonrası Galler’de bir çiftlikte ürettiği için, en basit ve temel malzemeleri kullanmış ve Land Rover’ı traktöre benzer bir araç olarak üretmiştir. Land Rover, Oxford ve Cambridge öğrencilerine eğitimleri için yapacakları araştırmalarda kullanmaları için araçlarını veriyor. Üniversite öğrencileri de bu sağlam arazi araçlarıyla dünyanın dört bir yanını gezip görme fırsatını yakalamış oluyorlar.2. Dünya Savaşı’ndan sonra Charles S. King; Rolls Royce ile çalışarak, onlara ilk jet motorlarını tasarlamaları için yardım etti. Bundan sonra ise Range Rover bugüne kadar yapılmış en iyi jet motorlarından bazılarına imzasını atmış isim oldu.
    Charlie S. King, üretmiş olduğu bu motorları arazi araçlarından bir tanesinde kullandı ve bu jet motoruna sahip hızlı aracıyla türbinle güçlendirilmiş ilk dünya kara hız rekoruna imzasını attı. Land Rover vergi ödemekten pek de hoşlanmayan bir firmaydı ve müşterilerinin de çok fazla vergi ödemesini istemiyordu. İşte bu yüzden Land Rover araçlarının boyutlarını büyük tutarak, müşterilerinin daha az vergi ödemesini sağlamıştır.


 

29 Kasım 2018 Perşembe

BURGER KING


       Dünyanın en büyük fast food şirketlerinden biri olan Burger King 4 Aralık 1954 yılında Amerika’nın Florida eyaletinde Miami kentinde kurulmuştur. James McLamore ve David Edgerton ortaklığı ile kurulmuş olan şirketin amacı savaş sonrası yoksul ailelere uygun fiyattan ızgara yiyecek satmayı amaçlamış ve basit bir konsept ile başlamışlardır. Yoksul aileleri doyurmak için açılan bu fast food firması zamanla McDonald’s ın ardından dünyanın en büyük fast food lokantası olmuştur.
    Burger King Türkiye’ye ilk kez 7 Mart 1995 yılında gelmiştir. TAB Gıda Sanayi A.Ş. ile yapılan ortaklık ile ilk kez İstanbul Etiler‘de satışa sunulmuştur.Dünya genelinde, her gün 11 milyondan fazla kişi, BURGER KING restoranlarını ziyaret ediyor. 1954 yılında kurulan BURGER KING, dünyanın ikinci büyük fast food hamburger zinciridir.

STARBUCKS


       Fakir bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen Schultz, okul masraflarını çalışarak ve hatta kanını satarak karşılamıştır. Brooklyn‘de başlayan hayatı, Seattle’de değişiyor. Futbol bursu ile Michagan Üniversitesi‘ne giren Howard, oldukça zorlu koşullarda 1975 yılında mezun oluyor. Ardından New York’ta Xerox isimli şirkette satış temsilciliği yaparak pazarlamacılık deneyimini artırıyor. Ardından mutfak gereçleri pazarlayan İsveçli Hammerplast şirketine geçiyor. Bu şirkete geçişiyle birlikte kahve tutkusu ve Starbucks hayatına giriyor.İsveçli şirkette kısa sürede mutfak gereçlerinden sorumlu genel müdür olan Howard Schultz, Seattle’ye dikkatini çeken bir şirket için gidiyor. Sürekli aynı tür filtre kahve gereci siparişi veren küçük şirket, Starbucks ve ilk kurucuları ile de bu şekilde tanışıyor. Biri tarih, biri yazar ve birisi de İngilizce öğretmeni olan ilk kurucular, 1971 yılında ticari amaç gütmeksizin Starbucks’ı kuruyor. Yaptıkları iş ise kahveyi çok sevmeleri ve bu nedenle herkesin iyi kahve içmesini sağlamak. Bunun için tahmin ettiğiniz gibi bir kafeterya oluşturulmuyor; yalnızca iyi kavrulmuş kahve çekirdekleri satılıyor, değişik kahve çekirdekleri hazırlanarak evde içmeye hazır hale getiriliyor ve kahve yapımı konusunda bilgi arayan kişiler aydınlatılıyor.
       İlk kurucular, 4 tane Starbucks dükkanına sahip ve müşteri ilişkileri konusu ile en iyi kahve deneyimlerinin yaşatılması prensibiyle işlerini sürdürürler. Schultz’ın hayatına kahve, ziyaret ettiği bir Starbucks dükkanında yüzüne ilk çarpan kahve aroması olan Sumatra ile giriyor. Ortaklar ile tanışan ve ortamın büyüsüne kapılan Schultz, bu ekibin bir parçası olmak için çok uğraş verir. İlk kurucuların, şirketin ruhuna bağlı olmaları ve muhafazakar bir tutum sergilemeleri, Howard Schultz’ı vazgeçirmemiştir. Kariyerini, yıllık 75 bin dolarlık gelirini, arabasını, yaşadığı şehri ve daha birçok şeyi feda etmeyi göze alan Schultz; uzunca bir süre reddedilmiştir. Sonunda emeline ulaştığında ise şirkette pazarlamadan sorumlu yönetici olarak çalışmaya başlar. Howard Schultz, Starbucks ile tanıştığı ilk günden itibaren ‘iyi kahvenin’yalnızca burada kısıtlı bir çevrede kalmaması gerektiğini düşünür ve özellikle Amerika’nın da bu tadı bilmesi gerektiğinin planlarını yapar. İtalya’ya yaptığı bir iş gezisinde, gördüğü ve tecrübe ettiği kahve kültürü onu derinden etkiler. İyi kahvenin yayılması planlarını birkaç üst seviyeye taşır ve bugünkü Starbucks’ın temellerini aklında şekillendirir.
       Geniş kitlelere reklam yapmak yerine kahve dükkanına gelen müşterilerini memnun etmeyi ve onlara kahvenin romantizmini anlatmayı tercih ediyorlar. Çalışanları aracılığıyla iletişim yapıp, müşteri bağlılığı yaratmayı öncelikli hedef olarak görüyorlar. Starbucks’ın kahveden daha fazlasını sunduğu müşteriler arasında ağızdan ağıza yıllar içinde yayılıyor. İyi servis olmazsa dünyanın en iyi kahvesi için bile müşterinin tekrar dükkana gelmeyeceğini biliyor.



MCDONALD'S



  İlk McDonald's restoranı, 1940 yılında Dick ve Mac McDonald kardeşler tarafından California San Bernardino'da ülkedeki ilk gerçek fast food restoranı olarak açıldı. "Arabaya servis restoranı", müşterilere ucuz ve çabuk hamburger, patates kızartması ve MilkShake satarak başladıkları iş hayatları çok kısa bir süre içerisinde büyüme gösterdi.
            Kağıt bardak ve peçeteler ile servis yapmaya başlayıp, sundukları zengin menüyü hamburger, cheeseburger, patates kızartması, içecek ve tatlı ile kısıtlayarak menüdeki çeşitliliği azalttılar ve hamburgerin fiyatını yarı yarıya düşürdüler. Mutfak düzeni, az sayıda eleman ile verimli çalışma sistemi esasıyla tekrar düzenlendi. Bunun yanı sıra arabaya servis yerine, self-servis ve paket servise yöneldiler. Böylece, artık sadece gençlerin değil, çocuklu ailelerin de uğrak yeri olmaya başladılar. Kısa zamanda bu düzen ile yüksek cirolara ulaşmayı başardılar.
           İşleri çok iyi gidince McDonald kardeşler, Ray Kroc’a multimixer siparişleri vermeye başladılar. Siparişin büyüklüğü Kroc’un zihnini büyüledi ve bu restoranı görmek için California'ya gitti. Bu tarihten sonra McDonald’s onun hayatı haline geldi. 1954’te hamburgerin geleceğinin parlak olduğunu fark eden Kroc, marka ismini kullanma hakkını (franchise, şirketin şubesini açma imtiyazı)  elde ederek restoranlar açmaya başladı. 15 Nisan 1955’de kendi restoranını açarak ilk McDonald's işletmecisi oldu.1961 yılına gelindiğinde tam 228 restoran sahibi olmuştu. Aynı yıl şirketi 2,7 milyon $'a McDonald kardeşlerden satın aldı ve Hamburger Üniversitesini kurdu. Ford arabalarının üretim tekniklerinin (hızlı, kaliteli, temiz)  yiyecek sektörüne uyarlandığı McDonald’s restoranlarının sayısı 1963 yılında 500'ü aştı.
      1965 yılında McDonald's hisse bedeli 22,50 $' olarak halka açıldı ve 1966'da McDonald's hisseleri, New York Borsası'nda işlem görmeye başladı. Bu, artık McDonald's'ın ülke çapında büyük bir şirket, daha önceki yıllarda önemsenmeyen hızlı servis restorancılığının ise büyük bir iş kolu olduğu anlamına geliyordu. 1967 ilk uluslararası McDonald's restoranı Kanada ve Puerto Rico'da açılır. 1970'li yıllar, McDonald's için hızlı büyüme, gelişme ve yenilenme yılları oldu. McDonald's bu yıllarda bir yandan kendini ABD dışına taşıyıp uluslararası bir şirket kimliği kazanırken, diğer yandan da iş yaşamında kadın-erkek eşitliği, çevre kirliliği, yardıma muhtaç çocuklar gibi toplumsal konularla ilgili çalışmalar yürütmeye başladı. 
1980'lere gelindiğinde, McDonald's dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alıyor ve hisse senetleri New York'un yanı sıra Tokyo, Paris, Münih, Frankfurt ve Toronto gibi önemli ticaret merkezlerinin borsalarında da işlem görüyordu. Restoran sayısını 1982'de yedi bin, 1986'da on bine çıkarırken, esas patlamayı takip eden dönemde yapacaktı. 1990'ların başında McDonald's, Rusya ve Çin gibi özel bir konuma ve farklı koşullara sahip iki pazara daha girerek, "dünya markası" olduğunu bir kez daha kanıtladı.14 Ocak 1984’te McDonald's'ın Kurucusu ve Yönetim Kurulu Kıdemli Başkanı Ray Kroc ölür. 1988 Fortune Dergisi McDonald's hamburgerlerini Amerikanın en iyi yaptığı 100 ürün arasına soktu. 
1992'de Dünyadaki o güne kadar açılanların en büyüğü olan McDonald's Çin, Pekin'de açılır. Bu iki katlı 28.000 metre karelik restoranda 700 oturma yeri ve 1.000 görevli bulunmaktadır. 
McDonald's Polonya Varşova'da açılış günü satış rekorlarını kıran restoranını açıyor.

28 Kasım 2018 Çarşamba

NUTELLA 



          Nutella'nın tarihi 1940'lı yıllarda, İtalya'nın Piedmont bölgesinde yaşayan pasta şefi Pietro Ferrero tarafından geliştirilmiştir. 2.Dünya savaşı sebebi ile yaşanan kakao sıkıntısı, çikolata üretimini de çok azalttığından Ferrero, Piedmont bölgesinde bol miktarda bulunan fındığı çok kakao'sunu az kullanarak Nutella'nın ilk versiyonu olan "Giandujot" ürününü geliştirdi. Nutella, katı bir hamur halindeydi ve keserek yemek gerekiyordu. Nutella'nın tarihinde asıl değişiklik 1949 yılında yaşandı. Bir gün çikolata kalıbı yaz sıcağında kalarak eridi. Alkadaki çocuklar yumuşamış hamurun tadına bakmak için ekmeğe sürüp yemeye başlayınca, Ferrero kardeşlerin aklına yeni bir fikir geldi o günden sonra Giandujayı ekmeğe sürülecek kıvamda üretmeye başladılar.
         Gianduja, yeni kıvamıyla çok büyük başarı sağladı. 1951'de "Supercrema" olarak anılmaya başladı. Ferrero 1959'da Fransa da yeni bir fabrika kurdu. Burada önce meşhur "Mon Cheri" çikolataları 1961'de ise "Supercremma'nın Fransız muadili "La Tartinoise" üretilmeye başlandı. 1964'te Supercrema isminden memnun olmayan Ferrero fındığı çağrıştıracak bir isim arayışına girdi. Fındığın Almancası "Nuss" ve İngilizce "Nut"tan ad türetilmeye çalışıldı. En sonunda Nutella da karar birliğine varıldı. 
        Nutella'nın içeriği herkesçe bilinse de tarifi hala sır olarak saklanmakta. Ayrıca, Nutella büyük oranda kakao ve fındık değil, bunların yerine şeker ve fındık yağı içeriyor. Fındık oranı %13 , kakao %7,4 iken şeker oranı %55tir. Palmiye yağı olarakta bilinen hurma yağı oranı %17'dir. Nutella 100 gr  da 530 kalori var. Doktorlar fazla tüketilmemesini gerektiğini öneriyor.  Almanya'da Nutellanın içeriği biraz farklı; daha katı ve daha fazla kakao barındırıyor. İtalya, Fransa, ve diğer ülkelerde kıvamı daha yumuşak.
       Nutellanın kavanozu pelikan kavanozlar, nutellanın kendine özgü cam kavanozu ortaya çıktığı tarih 1965 ve pelikan diye adlandırılıyor. Kavanoza bu ismin verilmesi, pelikan marka mürekkeplerin klasik şişelerine benziyor olmasından kaynaklanıyor.

VEFA


         1870 yılında Arnavutluk'tan İstanbul'a gelip yerleşen dedemiz Hacı Sadık Bey, o yıllarda bozanın sulu kıvamlı ve ekşi lezzetli biçimde 200 kadar Ermeni  vatandaş tarafından yapılıp satıldığını görmüştür. Zamanın saraylı ve aristokrat ailelerin  ve bürokratların  oturduğu  Vefa'ya yerleşe Hacı Sadık Bey, bugünkü haliyle sevilen koyu kıvamlı ve hafif ekşi lezzetli vefa bozası imal etmiş ve 1876 yılı eylül ayında vefa bozacısı adı ile bozacılığı hem bir meslek hemde bir marka haline getirmiştir. Hacı Sadık Bey, saray ve çevresinde de rağbet gören bu özel Türk içeceğini oluşturduğu yeni kıvam ve lezzeti  koruyabilmek için yıllarca bizzat kendisi imal etmiştir. Daha sonra oğlu İsmail Hakkı Vefayı yanına alarak vefa bozası yapımına uyumunu sağladı. Bir yandan edebiyat fakültesinde okuyan İsmail Hakkı Vefa, bir yandan da haliç tersanesinde makine işleri yapan bir akrabasıyla işbirliği yaparak bozanın makine ile üretimini başarmış ve diğer iş kolu olan üzüm sirkesinin üretimini de arttırmıştır.
        Halen, tarihi vefa bozacısı dükkanında ekim ayından nisan ayına kadar boza,nisan ayından ekim ayına kadar da kuru üzüm şırası , dondurma ve limonata satışı yapmaya devam etmektedir. Vefa bozacısı, aile fertlerinin özveri ile çalışması sonucu bugünlere getirilen   ata içeceği boza geleneğini devam ettirirken diğer iş kolu olan sirke üretimine, balzamik sirke, nar ekşisi ve limon sosu üretimini de ekleyerek faaliyetlerine devam etmektedir. 
Dördüncü nesil olarak, sirke üretiminde atılım yapan Vefa Bozacısı A.Ş Çorluda dünyanın en ileri teknolojilerini kullanarak modern bir tesis kurmuştur. Vefa Bozacısı; çağdaş teknoloji ile müşterilerine en iyi kaliteli ve yüzyıllık gücüne dayalı hizmet vermenin gururunu yaşayan bir firma olarak en kısa zamanda bozayı dünya piyasalarına sunmak üzere çalışmalarına devam etmektedir. 130 yıllık başarılarla dolu geçmişin onurunu taşıyan vefa bozacısı 2000'li yıllarda da atılımlarını sürdürmekte ve halkımızın damak zevkini karşılamaya devam etmektedir.  

KOÇ HOLDİNG




          Vehbi Koç 1917 yılında 16 yaşındayken, babasını bir bakkal dükkanı açmaya ikna ederek Ankara'da ticaret hayatına başlatmıştı. Bugünkü Koç topluluğu'na doğru ilk adım sayılabilecek bu küçük iş yeri, 1.Dünya Savaşı ve  Kurtuluş Savaşı yıllarında fazla bir varlık gösterememiş, ancak cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra yavaş yavaş büyümeye başlamıştır. 
         Ankara'nın 1923 yılında başkent oluşu bu ufak kentte hızlı bir bayındırlık faaliyeti doğurmuş. Vehbi Koç'da işlerini inşaat malzemesi ve hırdavat alanlarını kapsayacak şekilde genişletmişti. 
Vehbi Koç'un iş hayatının başlangıcı olan bu dükkan babasının adına kurulmuştu, ancak Vehbi Koç 31 Mayıs 1926'da Koçzade Ahmet Vehbi adıyla Ankara Ticaret Odası'na kaydolarak kendi üzerine geçirmiş ve işinin gerçek sahibi olmuştur. İşte bu tarih, aynı zamanda Koç topluluğunun doğuşunu simgelemekte ve topluluğunun resmi kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir.
     Daha sonra Vehbi Koç'un Ankara'dan İstanbul'a gelişi olmuştur. Vehbi Koç İstanbul piyasasını gördükten sonra geniş bir ekonomik ortam olan İstanbul'da da ticarethaneler açmış bazı müteahhitlik işleri deruhte etmiştir. Bu arada çeşitli bayilik ve mümessilliklerle faaliyet alanını genişletmiştir.

APPLE



         Bilgisayar firması,1976'da Stephen Wosniak ve Steve Jobs tarafından yaratıldı. Bu marka 1976'da Kaliforniya'da Cupertino şehrinde bir garajda doğdu.
Steve Jobs ateri şirketinde video oyunları tasarlıyordu. Stephen  Wosniak ise Hewlett Packord'da mühendisti. Bu maceraya bilgi işlem sektöründeki arkadaşlarına fikirlerinin saçma olmadığını ispat etmek için atılıyorlar. Kuruluş efsanelerinden biri de şu: Steve Jobs formda kalmak için sadece her öğün bir elma yiyor. Isırılmış bir elma, Adem ile Havva'ya bilginin kapılarını açıyorsa eğer, bizlere de hürriyetin kapılarını açabilir mi acaba? Bir ısırık alınmış elma, iyi geliyor insana işte logo, gök kuşağının yedi renginde ısırılmış bir elma, olarak tasarlanıyor. Bir diğer logo hikayesi de;
Amerika Birleşik Devletinin en çok bilinen bilgisayar firması olan Apple ilk kurulduğu zamanlar bir elma çeşidinin adı olan "Macintosh" ismiyle anılıyordu. Daha sonra Steve Jobs İncil'de yer alan Adem ile Havva'daki elmayı kullanmaya başladı.
      Isırılmış elma figürünün bugünkü anlamda bir bilgisayarın üretiminde gören alan ve zehre batırdığı elmayı ısırarak intihar eden Alan Turing'e ithafen kullanıldığı da söylenmektedir. Alan Turing'in Homoseksüel olduğu anlaşıldıktan sonra İngiltere'deki hayatı zor bir döneme girmiştir. 
ingilterenin savaş dönemlerinde yaptığı katkılar hiçe sayılıp dışlanan Turing bir gün evinde ölü bulunmuştur. İngiltere başkanı Gordon Brown, Turıng'e yapılan haksızlığı tanıyarak basına bir özür makalesi yayınlamıştır.

26 Kasım 2018 Pazartesi

COCA COLA

        8 Mayıs 1886'da Eczacı Dr.john S.Pemberton, Georgia Atlanta'da üç ayaklı pirinç bir çaydanlıkta lezzetli ve serinletici bir şurup yaptı. Karbonatlı su ile karıştırdığı şurubu dostlarına ikram etti. bu yeni şurup öylesine beğenildi ki Dr.john S.Pemberton Jacob's eczanesinin bahçesinde bardağı 5 cent'ten satışa sundu. Günlük satışı ortalama 5 bardaktı. Bu yeni içecek adeta kapışılıyordu.
        Dr.Pemberton'un ortağı Frank Robinson iki  "C"  harfinin mükemmel bir estetik yaratacağını düşündü ve kendi el yazısıyla Coca Cola'nın bugüne kadar değişmeden gelen logosunu yarattı.         29 mayıs 1886 tarihinde ilk "Coca Cola" reklamı The Atlanta Journal'da yayınlandı. İlanda kullanılan slogan anlamını günümüze kadar koruyan "Nefis ve serinletici "idi. 1886'da "Nefis ve serinletici" sloganı ile yola çıkan Coca Cola reklamlarda her zaman yaşamın birlikte geçirilen eğlenceli yanlarını ortaya çıkarıyordu. İlk nakliyatı,parlak kırmızı fıçılarla yapıldığı için, günümüzün en sevilen içeceğinin simgesinde kırmızı oldu.         
        Dr.Pemberton'un ölümünden sonra Coca Cola'nın haklarını 2 bin 300 dolara satın alan Asa Condler,1892'de 100 bin dolar sermaye ile kurulan şirketinin dünyanın 200 ülkesinde satılacak bir ürünü pazarlayacağını tahmin bile edememişti.
Sadece bir ürün mü? Elbette hayır. Çağa damgasını vuracak bir kültürdü yaratılan. Damaklarda keyif ve eğlencenin adı olacak bu içeceğin ambalajı da özel olmalıydı.
       Coca Cola'nın şişelenmesine  1894 yılında  küçük bir şekerci dükkanında tek makine ile başlandı. Geniş çaplı şişeleme  yöntemine ise 5 yıl sonra geçildi. Ancak taklitlerinden ayırt edebilmek için farklı bir ambalaja ihtiyaç vardı. Kırıldığında veya karanlıkta bile Coca Cola şişesi olduğu anlaşılsın arzusunda yola çıkılarak Root Glass şirketinden yeni bir tasarım çalışması istendi. Dönemim ünlü tasarımcıları Alexander Sammelsan ve Earl Dean hemen çalışmalara başladı.  
       Coca Cola 1920'ye gelindiğinde artık bütün ABD'de pazarlanıyordu. Ardında uluslararası bir ürün olma yolunda ilk adım atıldı. Coca Cola 20 yıl içinde Küba ve Porto Rico'da üretilmeye başlandı. Ardından Panama, Filipinler ve Guam 1920'de de Fransa'ya ihraç edilmeye başlandı.
1950 yılında Coca Cola ünlü Time dergisine kapak olan ilk ürün oluyordu. Time Coca Cola'yı "Dünya ve Dostu"manşetiyle tanımlıyordu. 1965 yılında da Türkiye'ye geldi. Aya ilk kez ayak basan Neil Amstrong, ay yolculuğu dönüşü New York Times Square'de "Coca Cola'nın Evine, Dünyaya Hoşgeldiniz"pankartıyla karşılanıyordu.




MARLBORO



Evvel zaman içinde, Marlboro adında bir tütün fabrikası varmış. İflasın eşiğinde olan bu fabrikaya bir gün bir adam gelmiş ve satışları 3 ay içerisinde 3 katına çıkartabileceğini eğer çıkartırsa şirkete ortak olacağını, söylediğini yapmazsa da hayatı boyunca fabrikada bedava tütün sarabileceğini söylemiş. Çaresizlik içerisinde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan fabrika sahipleri de bu adamın dediğini kabul etmişler. Adamın bunlardan isteği şey boş marlboro paketleriymiş. Fabrikada bu boş paketlerden istemediği kadar çok varmış. Adam temin ettiği bütün paketleri tek tek ayağıyla ezmiş ve 3 ay boyunca Amerikanın farklı bölgelerine ezilmiş boş paketleri uçaktan attırmış. Amerikan halkı sabah uyandıklarında boş marlboro paketlerini görünce bu kadar çok marlboro içiliyorsa vardır bunda bir şey diyerek marlboroları satın almaya başlamışlar. Şirketin satışları o ay 5  kat artmış. Adamda şirkete ortak olmuş. Bu adam Philips Morristir.

25 Kasım 2018 Pazar

ÜLKER












     Sabri Ülker,1920  yılında kırımda doğdu. Hayatının çocukluk dönemi kırımdaki sovyet ihtilalinin etkisiyle oldukça zor geçti. Zorlu çocukluk anıları ona Ülker'i kurdurduğundan "Biz her insanın hangi ülkede yaşarsa yaşasın güzel bir çocukluk geçirme hakkına sahip olduğuna inanıyoruz" sözünü söyletti. 
       Ülker'in ailesi 1929 yılında İstanbul'a göç etti. 9 yaşında İstanbul'a gelen ve kadırga ilkokuluna kaydoldu. Sabri Ülker ilkokuldan sonra istanbul erkek lisesine kaydoldu. Orta ikinci sınıftayken parasız yatılı sınavını kazanarak Bilecik Lisesine gitti. Yüksek öğrenim için Sultanahmet İktisadi ve Ticari İlimler Mektebi-i Ali'sine kaydolduğunda 2.Dünya Savaşı da başlamıştı. Sabri Ülker yüksek öğrenimi bitirdiğinde savaşta sona erdi. Savaş yıllarında bisküvinin tadını unutan çocuklar için ağabeyi Asım Ülker ile birlikte bisküvi üreteceklerdi. İki kardeş daha çocuk yaşlarında ve ilk gençliklerinde Beşler Fabrikasında çalışmışlardı. Ayrıca aile bir süre şekerleme dükkanını işletmişti.Bu tecrübelere güvenerek Sabri ve Asım Ülker Nohutçu Han'daki atölyede kendi bisküvi işlerini kurma kararına vardılar. Sabri Ülker daha sonra o günleri şöyle anlattı."Tahmin edersiniz 1944'te 2.Dünya Savaşının sorunlarını yaşayan genç cumhuriyetimizde üretim dertlerini bulmak çok zordu. 1944 yılı sonbaharında sabahın erken saatlerinde İstanbul'un o zamanlardaki iş merkezi sayılan, Eminönü'ndeki Nohutçu Han'a geldim. 3.kata çıktım ve hafifçe alçak bir yapıdan geçerek içeri girdim. 100 metrekare alandaki kazanları ,kepçeleri,kalıpları,arkada duran fırını,diğer aletleri tek tek inceleyerek "Bu işi başarmalıyım"dedim.
      Aslında bu işi başarmaları iki kardeş için gerçekten mucize gibi bir şeydi. Atölyenin sahibi, burasını daha önce başkalarına da satmıştı. Aralarında beceremeyip , eski sahibine daha düşük fiyattan geri satmışlardı. Atölyenin sahibi Asım ve Sabri beyin öncekiler gibi bu işi başaramayacaklarını düşünüp "Göreceksiniz bir kaç ay sonra bana geri satacaklar" demekten çekinmemişti.Ve bu lafı ederken de bir bildiği vardı.Çünkü makineler çok eskiydi ve sürekli bozuluyorlardı. Yedek parça olmadığından yeniden çalıştırılması çok zordu. Sabri Ülker eski makineleri tamir etmeyi de öğrendi. Küçük atölyede ilk yıl günde 200 kilo bisküvi üretildi. Bugün Ülker'in iki haftalık üretimiyle dünyadaki herkese bir bisküvi sağlayabileceği gerçeği gösteriyor ki , Sabri Ülker başarmıştı. Sabri Ülker gelecek nesillere ana işi gıda ve içecek olan Yıldız Holdingi bıraktı. 2012 yılı itibariyle Türkiye dahil 10 ülkede üretim yapabilen 54 fabrika ve 300 markası olan 80'in üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiren Yıldız Holding ülkemiz ve dünya ekonomisine katkıda bulundu.

TORKU



       İlk adım 1950'li yılların en zor şartlarında kurulup ülke ekonomisine yıllarca buyuk bir özveri ile hizmet etmiştir.Konya şeker fabrikasında atıldı.Fabrika 50 milyon dolarlık yatırımla rehabilite edildi ve üretimin verimliliği arttırıldı. 2003 yılında dünyanın en modern şeker fabrikalarından biri olan Çumra Şeker Fabrikası ile birlikte toplam 11 tesisten oluşan Çumra Şeker Entegre Tesislerinin temelleri atıldı ve bu dev yatırımın 2004 yılında faaliyete girdi. Bu adımlarla Konya şeker iki fabrikasında Türkiye'deki toplam şeker üretiminin %25 ini gerçekleştirmeye başladı. Bu üretim gücü,yönetimin vizyoner bakışı ile birleşerek katma değerli son tüketiciye yönelik yeni ürünlerin çoğalmasına ve hepsinin tek bir çatı marka altında toplanmasını sağladı. Torku verimliliğini arttıran ve hızla büyüyen bu üretici kooperatifinin meyvesi %100 doğal ,güvenli ürünlerini çatı markası  oldu.
       Konya şeker'in  tohumundan başlayarak her şeyiyle kendi ürettiği şeker katma değerli ürünlere dönüştürmek kararlığı önce Çumra Şeker Entegre Tesisleri bünyesinde çikolata üretim tesisinin kurulmasını sağladı. Çikolata üretim tesisi 2010 yılında tamamlanan yeni tesislerle birlikte dünyada en modern teknolojiye sahip fabrikalardan biri haline geldi.Çumra Şeker Entegre Tesisleri'nde büyüme hiç durmadı 2012 yılında unlu ve şekerli mamuller,çikolata,kek,bisküvi,gofret üretim tesisleri eklendi. 2013 yıllında da topraksız üretimin yapıldığı modern seralarla genişletildi. 
     Torku 2007 yılında tüketiciye merhaba demiş yeni bir marka olmakla birlikte bir üretici kooperatifi olan Konya şekerin 61 yıllık birikimi üzerinde 900 bin üretici ortağın emeği ile ortaya çıktı. Konya şeker tüketicilerine %100 doğal güvenli kaliteli ürünler sunmak için tohumundan ambalajına kadar her adımını kontrol altında tuttuğu büyük bir sistem oluşturduğu ve ürettiği tüm ürünleri Torku çatı markası altında topladı.

10 Haziran 2018 Pazar

LACOSTE

LACOSTE KURUCUSU ile ilgili görsel sonucu

    Rene Lacoste iki alanda ün kazanan meşhur bir Fransız tenisçiydi:tenis ve moda 1926 U.S Open şampiyonasını kazanırken, Rene kendisinin tasarladığı bir şey giymişti. Beyaz , kısa kollu, sıcaktan kaynaklanan nemi almaya yarayan "Jersey petitpique" adı verilen hafif kumaştan yapılmış sporda performans giyiminin ilk versiyonu olan bir gömlektir. Gömlek zamanın tenis modası olan uzun kollu, ağır örgülü axfordlardan radikal bir ayrılıştır. 1927'de Davis Kupası sırasında Amerikan basını timsah derisi bir bavul üzerine bir bahis yüzünden "Timsah" lakabını takmıştı. Ana diliyle hiçbir bağı olmadan, lakap fransızca le crocodile değiştirilmişti. Lakap kartlardaki kurbanına sıkıca yapışıp bırakmayan davranış biçiminden dolayı kaldı. Lacoste'ın arkadaşı Robert Geore kartlarda giydiği blazer'a bir timsah resmi çizdi.
      Tenisten emekli olduktan sonra Lacoste, zamanın en büyük  Fransız örgü giyim üretici şirketinin sahibi ve Başkanı Andre Gillier ile birlikte 1933'te La Societe Chemise Lacoste'u kurdu. Lacoste'un tasarladığı ve kartlarda giydiği göğsünde timsah armalı,bir markanın giyimin üstünde görünmesinin ilk örneği olan devrim niteliğindeki tenis gömleğini üretmeye başladılar.Tenis gömleklerine ilaveten , Lacoste golf ve yelkencilik gömlekleri de üretti. 1951'de şirket "Tenis beyazından "başka renklere dallanmaya ve büyümeye başladı.1952'de gömlekler, ABD'ye ihraç edildi ve yüksek sınıfın giyim tercihlerini etkileyecek "rekabetçi sporcunun statü sembolü olarak pazarlandı.

6 Haziran 2018 Çarşamba



 

       KOTON


koton kurucusu ile ilgili görsel sonucu

         Koton markasının ülkedeki sayılı tekstil devlerinden biri olduğunu bilmeyen yoktur. Bugün günümüzde 365'ten fazla mağazasıyla hizmet vermektedir. Hizmet sektörünün en önde gelen tekstil perakendecisi olan Koton'nun kuruluş hikayesi;
        Senelik cirosu 1 milyar Türk lirasına yakın olan Koton markasının en geçmiş tarihine baktığımızda kuzguncuk (beykoz) bölgesine gitmemiz gerekmekte. O zamanlar subay ve öğretmen olan yılmaz çifti bir arkadaşlarının tavsiyesiyle bu giyim perakendeciliği işine girişmiş bulunmaktadırlar. Yılmaz Yılmaz ve Gülden Yılmaz çifti sağdan soldan derledikleri 5.000 dolar ile ufak bir dükkan açmaya karar verirler.Kuzguncuktaki bu dükkanda ihraç fazlası giyim ürünleri satılmaktaydı. Öyle ki yaptıkları işe sıkı sıkıya sarılan Yılmaz çifti müşterileri tavlamayı başarabilmiş ve kazançlarını katlamışlardır. İlk açtıkları bu dükkana Gülden Yılmaz'ın öğretmen arkadaşı da ortak olsa da o daha sonradan 7.000 dolar karşılığı ile ortaklıktan çıkmıştır. 
       İşleri gittikçe büyüyen Yılmaz çifti ürün çeşitliliğini 100.000 gibi rakamlara çıkardıktan sonra bunların bir kısmını satmak üzere lalelideki "willy"adlı yabancı ile anlaşırlar. Buradan gelen toptan para ile Merter'de ilk dükkanını açarlar. 1990'lı yılların ortasında iki mağazası bir imalathanesi olan Yılmaz çifti artık işi öğrenmişlerdi.
      Ancak büyümek ve küresel olmak adına ihracat yapmak üzere atılımlar yapmaları gerekiyordu. Bunun içinde Almanya'ya  showroom açan Yılmaz çifti buraya markalarını tanıtmak üzere girişimde bulunmuşlardır. 2000'li yıllara girdiklerinde Koton markası Almanya da 20 milyon doların üzerinde ciro yapan bir şirket haline gelmiştir. 10'nun üzerinde de mağazaları vardır artık.
     Zaten bu saatten sonra da markaları kurumsallaşmadığından ve sistem oturduğundan çok daha hızlı büyümeye başlamışlardır. Ayrıca aynı Colins markası gibi Koton da yurt dışında kendini kanıtladıktan sonra ivmeli bir büyüme yakalamıştır. Prof.Dr.Arman  Kırım hocanın Koton markasının büyümesi yolunda çok önemli rol aldığı Yılmaz bey tarafından zikredilmiştir. Firmanın danışmanlığını yapan Arman bey'in Yılmaz bey ile tanışması perakendecilik ile ilgili konferansına rastlamaktadır. Firmanın bu denli gelişiminde müşteri odaklı yaklaşım ve farklılık olduğunu belirten Yılmaz çifti, Koton'un 2012 yılında dünyanın en gelişmiş ekiplerinden birine sahip olan yatırım ve girişim danışmanı Türk-vene satmıştır.Buradan 500 milyon dolar para alan Yılmaz ailesi Koton'un gücüne güç katmıştır. 



        ADİDAS VE PUMA      

ADİDAS VE PUMA ile ilgili görsel sonucu


         Dünyada rekabet adına verilebilecek en güzel örneklerden biri olan bu hikaye Almanya'nın Herzogenaurach kasabasında başlar.Birinci dünya savaşında mağlup çıkan Almanya büyük bir ekonomik kaosa sürüklenir.
Ayakkabıcılık yaparak hayatını kazanan baba Dassler'in iki oğlu vardır. Adolph ve Rudolph. Babaları öldükten sonra, baba mesleğini devam ettirmeye kararlı olan iki kardeş, annelerinin mutfağını atölyeye dönüştürerek çalışmaya başlar. 1924'te kurdukları Dassler Kardeşler OHG (Gebrüder Dossler Schuhfabrik) şirketinde şartlar öyle zordur ki, elektrik olmadığı için bisikletten elde ettikleri enerjiyle deri keserek üretime devam ederler. ABD'li atlet Jesse Owens'in 1936 Berlin Olimpiyatlarında dört altın kazandığı yarışmada giydiği ayakkabıların Dassler kardeşlere ait olmasıyla şirketin ünü yayılır.
      Zamanla savaş sonrası Almanyasında tek başarılı işletme haline gelirler.Bu başarılı ortaklık, ikinci dünya savaşı sonrasında kardeşlerin anlaşmazlığı sebebiyle bozulur. Anlaşmazlığın sebebi, bir Nazi askeri olan Rudi'nin ABD askerleri tarafından esir alındığında ,ABD birlikleriyle ilişkileri iyi olan Adi'nin onu kurtarmak için nüfusunu kullanmamasıdır. Savaş sonrası Adolph, Rudolph'a artık birlikte çalışmak istemediğini, kendine ayrı imalathane açacağını söyler. Rudolp kardeşine bunun mantıklı olmayacağını bu küçük kasabada insanların alabilecekleri sınırlı ayakkabı olduğunu eğer başka bir imalathane açarsa ikisinin de iflas edeceğini söyler, ama Adolp kararından dönmez ve kendine yeni bir ayakkabı imalathanesi açar.
       Dassler kardeşler kasabayı ayıran Aurach nehri sınır kabul ederek, 1948 yılında iki farklı işletme kurarlar.İşçilerin 40'ını Adolf alırken,13'ünü Rudolf alır. Rudolf PUMA markasıyla, Adolf ise ADİDAS markasıyla ayakkabı üretmeye devam ederler.
Herzagenerouch halkıda iki kardeşin ayrılmasıyla beraber Adiciler ve Rudiciler diye ikiye ayrılır. Birinin uğradığı esnafa diğeri uğramaz.Okulda Adici ailelerin çocukları Rudici ailelerin çoçuklarıyla konuşmaz, yetişkinler birbirlerini gördüklerinde yollarını değiştirirler. Bu keskin ayırım halk içinde de kendini uzun zaman hissettirir, öyle ki babası Puma da çalışan futbol yıldızı Lothar Matthaeus, Alman Ligi'nde ilk anlaşmasını malzemelerini Puma'dan temin eden Borussia Monchngladboch'la imzalar.
       Şirketler arasındaki mücadele hiç bitmez. Özellikle "Vidalı kramponu"ilk kimin yaptığı büyük tartışma konusu olmuş. Adolf 1954 Dünya kupası'ndan önce buluşunu Almanya futbol milli takımına götürür. Vidalı krampon zemine göre ayarlanabildiği için devrim niteliğinde bir tasarımdır. Bu tasarım sayesinde Almanya takımı süpriz bir şekilde dünya şampiyonu olur ve savaş mağlubu Almanya halka moral depolar. Puma ise vidalı kramponları ilk kendisinin yaptığının ve 1954'ten önce birçok yıldız futbolcunun bunları zaten giydiğini idda eder. Rekabet kızışmaya devam ederken Adolphe 1978 yılında hayata veda eder. Öldüğünde kardeşi Rudolf ile tam 29 yıldır dargınlardı. yıllar sonra Rudi öldüğünde oda kasaba mezarlığında Adolph'a en uzak noktaya  gömülür.Dünyanın en büyük spor malzemeleri üreticilerinden olan bu iki dev şirketin malzemeleri halen Herzgenourach kasabasındadır. Marshall  Field'in anlamlı sözü;

                 "REKABETİN YOK EDEMEYECEĞİ TEK ŞEY, PRESTİJ'DİR."